Mustafa Kılınç ile Bilinçaltı Değişim Programları
Haftanın Sözü
İnsan düşündüğü kadar güçlü inandığı kadar değerlidir.
NLP DAP
NLP DAP MUSTAFA KILINÇ İLE SERTİFİKALI NLP PROGRAMLARI
Mustafa Kılınç'ın Eserleri
Mustafa Kılınç Eserleri

Bir Yudum Sevgi

Teşvikiye'de dolaşıyordum. Yarım saat bos vaktim vardı. Hava çok güzeldi. Kısacası pırıl pırıl keyifli bir gündü. Yürüdüğüm kaldırımın karşısındaki kaldırımda yaşlı bir beyefendi dikkatimi çekti. İleri yaşına rağmen şık giyimli ve bakımlıydı. Seksen yaşlarında olmalıydı. Oldukça zor yürüyordu. Şık bir baston ona yürürken destek oluyordu. Birden içimde önüne geçilmez bir istek uyandı. Zor yürüdüğü için yardım etmek istedim. Sanırım büyükbaba ve dedemi çok erken yaşlarda kaybetmiş olmak ve onlarla dede-torun birlikteliğini, paylaşımını hiç yaşayamamış olmak içimde ukde kalmış. Hemen karşı kaldırıma geçtim ve onu ürkütmeden koluna girdim.
   Böyle güzel bir havada sizin gibi yakışıklı bir beyefendiyle biraz yürümeme izin verir misiniz? Çok şaşırdı. Durdu ve bana dikkatlice baktı. Bunun üzerine, ona şanslı gününde olduğunu, bir Pazar öğleden
sonrasında benim gibi hoş bir hanımla kol kola dolaşmayı reddetmeyeceğini düşündüğümü söyledim. Gülümsedi ve bana;
- Sen gerçek misin? Yoksa gökten mi indin? Malum yaşım ilerledi. dedi.
  Sonra o benim koluma girdi. Birlikte çok yavaş adımlarla yürümeye başladık. O kadar şeker, o kadar hoşsohbet bir insandı ki anlatamam. 96 yaşında olduğunu söylemekle başladı sohbete. O andan itibaren araya girmeye çalışsam da hiçbir şey söyleyemiyordum. Sanki uzun zamandır konuşmuyordu. Büyük bir keyifle anlatıyordu. Atatürk'le başladı söze. Onun ne kadar özel, ne kadar kıymetli bir insan olduğundan, inönü ile silah arkadaşı olduğuna, Istiklâl madalyalarına kadar anlattı. Ara ara durup bana gülümsüyordu. Sonra dedi ki;
- Eskiden mümkün müydü böyle bir kızla kol kola sokakta yürüyelim? Türk kızlarıyla asla. Ancak yabancı kızlarla olurdu. Ve başladı daha keyifli bir ses tonuyla anlatmaya. Eskiden çok büyük işler başardığını, tanınmış ve başarılı bir işadamı olduğunu ama tüm bunlara kendini kaptırmadan çalışırken aynı zamanda da hayatını yaşadığını anlattı.
- Hayat keyiftir. dedi. Bu hayatın sadece kendimizin olduğunu, başkalarının hayatlarını aşamanın veya başkaları için yaşamanın yanlış olduğunu söyledi;
- Ben dışa dönük bir insan oldum hayatım boyu. Dans benim için çok önemliydi. Eşim evinde yaşamayı severdi. O böyle diye ben isteklerimden vazgeçmedim. Onu da bana uymak için zorlamadım. Çünkü o da onun tercihiydi ve kendi hayatıydı. Birlikte mutluyduk ama kendi hayatlarımızı yaşadık. Ben hep dansa gittim arkadaşlarımla. Çok gezdim, çok eğlendim. Laf aramızda çok yakışıklıydım.
   Ben de kendisine hâlâ yakışıklı bir beyefendi olduğunu söyleyince elimi öptü. Gözlerim doldu o anda. Hemen sonra bana Fransızca bir şarkı söylemeye başladı. Nasıl hayat dolu, nasıl kendi kendini mutlu edebilmiş bir insan diye düşünürken durdu ve;
- Hayatta mutlu olacak hep bir
şeyler bulmuşumdur. Zorlukların üstesin den dertlenerek değil, kabul ederek, onu geride bırakarak ve böylece daha kolay çözerek gelmişimdir. 96 yaşındayım ama kalbim hâlâ çok genç, dedi.
  Bayıldım bu yürüyüşe, 3 dakikalık yolu 20 dakikada geldik ama birçok hayat dersi aldım. Koca bir hayatı sadece çalışarak ve savaşarak geçirmemiş, her anından mutlu olacak bir şeyler bulmuş. Keyif almış.
Anlatacak ne çok güzel hikâyesi var.
   Böyle yaşadığı için de genç kalmış. Yaşıtları hayatta değil. O hâlâ yalnız başına yürüyüşe çıkıyor. Teşvikiye Karakolu'nun önüne geldik. Muhitinde herkes bu beyefendiyi tanıyor ve hürmet diyordu. Nöbetçi
polislere döndü ve övünerek beni gösterdi.
- Bakın ne buldum. Bugün şanslı günümdeyim. Evine kadar götürdüm. İstiklâl madalyalarını ve gençlik yıllarına ait birkaç fotoğrafı göstermek için çok ısrar etti. Vaktim kalmamıştı ama onu kıramadım. Peki dediğimde gözlerin deki ışıltıyı görmeliydiniz. Keyifle ve özenle açtı kutuları ve paylaştı yıllarını benimle. Telefonlarımızı verdik birbirimize. Beni manevi torunu kabul etmesini ve onun da benim manevi dedem olmasını istedim. Beni kucakladı. Ayrıldık. Iki gün geçti ve beni telefonla aradı.
- Hayal mi gördüm, sen gerçek miydin diye kontrol etmeye aradım, dedi. Benim onu çok mutlu ettiğimi, beni çok sevdiğini ve özlediğini söyledi. "Bir gün buluşup bir kahve içelim" dedim. "Bana yetmez, dansa gidelim." dedi. Kahkahalarımı ve onun kahkahalarını duymalıydınız. Iki-üç güne kadar kendisini arayacağımı söyledim. Bu iki-üç günün hayatının en uzun zamanı olacağını söyledi. Bu son cümlesi kalbime yapıştı. Böylece,
Öğrendim ki; Paylaşmanın sevgi alışverişinin yaşı yokmuş. Benden 62 yaş büyük biri ile de arkadaş olunabilirmiş.
Öğrendim ki, pozitif düşünce gücü bastonla yürüyen birine bile dans etme isteği verebilirmiş.
Öğrendim ki, çalışmak amaç değil, daha iyi, daha keyifli yaşam için bir araçmış.
Öğrendim ki, bir insanı iyi hissettirmek çok kolaymış.
Öğrendim ki, birbirimize vereceğimiz minicik bir sevgi, biraz ilgi bize kocaman bir şekilde geri dönüşüyormuş...

Editör Köşesi
Mustafa Kılınç Biyografisi
REİKİ VE DEĞİŞİM PROGRAMLARI
NLP DAP
Dailymotion
Nlpdap
40 Arena
Youtube