Mustafa Kılınç ile Bilinçaltı Değişim Programları
Haftanın Sözü
İnsan düşündüğü kadar güçlü inandığı kadar değerlidir.
NLP DAP
NLP DAP MUSTAFA KILINÇ İLE SERTİFİKALI NLP PROGRAMLARI
Mustafa Kılınç'ın Eserleri
Mustafa Kılınç Eserleri

İz Bırakan Öğretmenler

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, işadamı Sadettin Saran, yazar Gülten Dayıoğlu, gazeteci Nazlı Ilıcak, Can Dündar, yönetmen Osman Sınav, sanatçı Altan Erkekli, Zülfü Livaneli, Suavi ve Mustafa Ceceli ile unutamadığı öğretmenlerini konuştuk. Yeteneğini öğretmeni sayesinde keşfeden, geleceklerini onların gösterdiği yolda belirleyen ünlülerle öğretmenlerini andık:

En büyük öğretmenim babamdı
Egemen Bağış (AB Bakanı ve Başmüzakereci-42)

Eğitim hayatım boyunca beni en çok etkileyen öğretmen, babamdır. Babam Abdullah Bağış, matematik öğretmeniydi. Okulda bana ders vermedi ama ben onun en küçük çocuğuydum ve babam evde benim derslerime yardımcı olurdu. Kendisinden çok önemli tecrübeler edindim. Ne yazık ki onu, 1989 yılında kaybettim. Aradan geçen 23 yılda onun bıraktığı mirası bitiremedim. Babam eğitim camiasının pek çok noktasında bulunmuş biriydi. Öğretmenliğinin yanı sıra daha sonra yönetici olarak okul müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, müsteşar yardımcılığı, eğitim ataşeliği görevlerinde bulundu. Ayrıca siyaseti de ben, babamdan öğrendim. 1974-79 yılları arasında Adalet Partisi’nden Siirt Belediye Başkanlığı yaptı.O yüzden babam, benim en büyük öğretmenimdir.

Bulmak için 25 yıl uğraştım
Adnan Bali (Türkiye İş Bankası Genel Müdürü-49)

İlk ve orta okulu, ayrıca liseyi İslahiye’de okudum. Daha sonrasında da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne girdim. Hayatıma damga vuran ilkokul öğretmenim Güzin Alpan’dır. Benim için çok büyük değere sahiptir. Disiplinli ve sert bir yapısı vardı. Hatta okulun ilk gününün akşamı okula gitmek istemediğimi söyledim. Ama bize evlat gözü ile baktığını fark ettim. Mezun olduktan sonra aradan yıllar geçti. Üniversiteden mezun oldum. Öğretmenimi yeniden görmek istedim. Tek derdim ona ‘Emeğiniz boşa gitmedi’ demekti. Ama bir türlü ulaşamıyordum. 25 yıl boyunca birçok farklı yolla öğretmenimi aradım. Bulamadım. Sonunda banka kayıtlarına girerek bütün ‘Güzin’ ismindekileri aradım. Yaklaşık 30 aramadan sonra hocamı buldum. Geçmişe dönüp baktığımda Güzin Hocamın bana değer kattığını söyleyebilirim. Bundan kaç yıl önce o zaman araba kullanırdı. Moderndi. Her hareketi ile bize örnek oldu. ODTÜ’de eğitim hayatım boyunca 5 yıl üst üste Şeref Listesi’nde yer aldım. Başarımı, disiplinimi ilkokul öğretmenime borçluyum.

Unutulmayan Güzin Alpan da hafızasındaki Adnan Bali’yi şöyle tanımlıyor: “Toparlayıcı, çalışkan, başarılı, grubu yönlendiren bir çocuktu. Hep en güzeli sunmaya çalışırdı. Kız arkadaşlarını korur ve motive ederdi. İyi yerlere geleceği çok belliydi.”

Yazarlık yeteneğimi öğretmenlerim keşfetti
Gülten Dayıoğlu (Yazar-77)

Kütahya’da Otuz Ağustos’ta ilk, Nişantaşı’nda da ortaokulu okudum. Liseyi Atatürk Kız Lisesi’nde bitirdim. Bir süre Hukuk Fakültesi’ne gittim ama dönünce evlenmeyi tercih ettim. Hayatıma önemli katkı sağlayan üç öğretmenim oldu. Bunlardan biri ilkokul öğretmenim Ayşe Bumin. Yazarlık yeteneğimi ilk o keşfetti. Beni tam bir kitap kurdu yaptı. Ortaokuldaki Bedia Ermat Hocam ise Türkçe ve dilbigisi temelimi sağlamlaştırdı. Lisedeki öğretmenim Süreyya Arın ise hem edebiyatı olanca zenginliğiyle tanıttı, hem de özel listeleriyle beni dünya edebiyatının kucağına oturttu. Çünkü yazarlık yeteneğimi çok ciddiye alıyordu. Bu üç öğretmenimin de mesleğime önemli katkıları var. Öğretmen ana gibidir. Analar unutulur mu? Öğretmenler gününde onları anmak ziyaretlerine gitmek gerek.

Hocam, üzüldüğümde bana saz çalardı
Osman Sınav (Yapımcı-Yönetmen-54)

İlkokulda ilk iki yılımı, Burdur Yeşilova Kazası’nın Düden Köyü’nde okudum. Bir kahvehane, daha sonrasında babamın yaptırdığı mescitti sınıfım. Sadece iki öğretmen olduğu için sınıf bölünüyordu. Bu nedenle de okul dışında ders yapıyorduk. Denizli’ye göçtükten sonra ilkokul son sınıfı, Ressam İbrahim Çallı İlkokulu’nda okudum. Devlet Parasız Yatılı Sınavları ile orta ve liseyi Söke’de okudum. Sonra da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdim. Ama bırakıp, 2 yıl Uygulayıcılı Endüstri Sanatları Yüksekokulu’nda tekstil dizayn okudum. Sonra sinema yapacağım diye orayı da bıraktım ve akademiye bağlı Sinema-TV Enstitüsü’ne girdim. Para kazanmak zorunda olduğum için de 3. yılında okuldan ayrıldım. 35 yıl sonra, okulu bu yıl, bitirme tezim olan ‘Uzun Hikaye’ filmi ile bitirdim. Hayatımdaki en sevdiğim öğretmen; resim yeteneğimi keşfeden, aynı zamanda manevi babam olan resim öğretmenim; İlhan Doğan’dır. Benim ikinci babam gibiydi. Resim bölümüne gitmem için ailemi ikna etti. “Babamı ikna etmek için, Söke’den Denizli’ye kadar yürüyerek gelirim Osman için” derdi. Okul bitse de hiç kopmadık. Yıllar sonra onun oğlu benim asistanım oldu. Yönetmen Mustafa Şevki Doğan. Beni sanatla tanıştıran adamın oğlunu da ben yetiştirdim. İlhan Hocam aşık olduğumda, üzüldüğümde bana saz çalardı. Aşık olmayı, resim yapmayı, adam olmayı, ondan öğrendim.

Rahibeler beni hep korumaya çalışırdı
Nazlı Ilıcak (Gazeteci- 68)

İlkokulu Ankara Koleji’nde tamamladım. Ortaokulu ve liseyi Notre Dame de Sion’da okudum. İsviçre Lozan Üniversitesi’ne gittim, Siyaset Bilimi Fakültesini bitirdim. İlkokul öğretmenim Nezihe Kırlı’yı severdim. Onu iyi ve sevgi dolu bir öğretmen olarak hatırlıyorum. Dame de Sion’dan sevdiğim hocalar da vardır. Rahibeler hocamız oldu. Her biri fedakâr, sevgi dolu insanlardı. Notre Dame de Sion’da okurken, 27 Mayıs darbesi olmuştu. Rahibeler beni hep korumaya çalışırdı. Ama ben protesto etmek için iştirak ederdim. O döneme ait Dame de Sion’dan çok anım var. Türk hocalardan ziyade Fransız hocalarımın beni teselli etmeye çalıştığını hatırlıyorum.

Beni müziğe ve yazmaya yönlendirdiler
Zülfü Livaneli (Müzisyen-66)

Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni Sabahattin Batur, benim en çok etkilendiğim öğretmenimdi. Edebiyata ilgimi görünce benimle özel ilgilendi. Ders saatleri dışında da evine gidip edebiyat dersleri alıyordum. Kendisi bir tiyatro yazarıydı, diğer klasik edebiyat öğretmenleri gibi müfredatla sınırlı kalmıyordu. Özellikle benim yazı denemelerimi değerlendiriyordu, hikaye ve roman yazmaya teşvik ediyordu. ‘Mutlaka büyük bir yazar olacaksın’ diyordu bana. Bir edebiyat öğrencisi olarak değil de, yazar olarak yetiştirmeye çalışıyordu. Liseden sonra da bir süre görüştük ama sonra birbirimizi kaybettik. Bende çok emeği vardır. Bir de bugünkü TED Koleji olan, Ankara Maarif Koleji’nden müzik öğretmenim Muzaffer Arıkan’ın üzerimde çok emeği olmuştur. Beni müziğe yönlendirdi, blok flüt çalmayı öğretti. Efsanevi bir öğretmendir.

Tiyatro serüvenimi öğretmenim başlattı
Altan Erkekli (Oyuncu-57)

Tiyatrocu olmamı bügünlere gelmemi sağlayan Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi’ndeki öğretmenim Pesen Şentürker’dir. İnşaat mühendisi olmak istiyordum. Ama öğretmenim yeteniğimi fark etti ve bana dedi ki “İnşaat mühendisleri binalar, köprüler inşa ederler ülkenin buna da ihtiyacı var. Ama sanatçılar özellikle de tiyatrocular insan ilişkilerini yapılandırır. Seni kendi ellerimle konsevatura yazdıracağım.” Dediğini yaptım, 1972 yılında da mezun oldum. Böylece tiyatro serüvenim başlamış oldu.

Kendimi onunla keşfettim
Can Dündar (Gazeteci-51)

Aşkta da öyledir ya; hepsi kıymetlidir, ama ilkinin yeri özeldir. Benim için de ilk öğretmenim, Cuyibar hocam, bir tanedir. Ankara’da Mimar Kemal İlkokulu’ndan içeri ürkek adımlarla daldığımda ikinci bir anne buldum karşımda. 5 yıl boyunca ağzının içine baktım adeta. Dünyayı, doğayı, adabı, tarihi, kendimi onunla keşfettim. En önemlisi, okumayı ve yazmayı öğretti bana... Bu ikisi, hayatım boyunca önce yoldaşım, sonra uğraşım oldu. Uzun yıllar sonra aynı bahçede buluştuk Cuyibar hocamla. Kolkola girip bizi buluşturan okulun önünde fotoğraf çektirdik. O zaman anladım: Hiç bitmeyen ve yaşlandıkça kıymetlenen bir güzelim uğraştı; talebelik. Hep varolun, varedin hocam; öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Ödevlerimi köpek yedi ama o bana inandı
Sadettin Saran (İşadamı-48)

Çankaya İlkokulu, Namık Kemal Orta Okulu ve Ankara Balgat Lisesi’nde okudum. Daha sonrasında Kentucky Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde lisansımı tamamladım. Aynı üniversitede de master yaptım. Yıllar geçse de ilkokul öğretmenim olan Süheyla Ün’ü unutamam. Geçen sene vefat edene kadar her yıl 24 Kasım’da birkaç sınıf arkadaşımla öğretmenimizi ziyaret ettik. Okul yıllarında Süheyla Öğretmenin verdiği ödevleri hep yaptım. Ama evde bir köpeğimiz vardı. Hep defterlerimi yer, parçalardı. Okula gittiğimde Süheyla öğretmene ödevimi gösteremediğim zaman defterimi köpeğimin yediğini söylediğimde bana “Peki Sadettin sana inanıyorum” derdi. Süheyla öğretmen her öğrencisine güvendiği gibi bana da hep güvendi ve bir gün bile sorgulamadı. Onun bana olan bu güveni ile bende ödevlerimi köpek yese de hep yaptım. Bu duygu da hayatımda hep pozitif bir etki yarattı. Öğretmene gösterilen saygının aslında topluma verilen değerin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Çocuk, her yaşta doğası gereği öğrenme çabası ile büyür. Verdiğiniz eğitimin kalitesi toplumun dünyadaki yerini belirler bu nedenle de yeni nesilleri yetiştiren öğretmenlerimiz bizim için kıymetlidir.

Söyleyemezdim, ilk çocukluk “aşkım” olduğunu
Suavi (Müzisyen-62)

Kırıkkale Lisesi’ndeki ilk resim öğretmenim Ülker Anadol’du. Özelde resime genelde sanata olan yaklaşımı, estetik anlayışı ve bir “yetenek avcısı” gibi her öğrencide keşfedecek bir yön araması, beni çok etkiledi. Sanatı sevmemde çokça etkisi oldu. Hayatı ve sanatı böylesine estetik kavrayan ve olağanüstü disiplinli bir eğitmen olarak hafızamda kazılı bir yeri vardır. Bir gün kendimi akşamın bir saatinde evlerinin ziline basıp ve hızlıca saklanmış olarak bulmuştum. O ise kapıda; antreden yansıyan ışığın silüetinde “kim o” diye aranıyor ve ben büyülenmişcesine çakıldığım yerden gözlerimi bile kırpmadan ona bakıyordum. O, içeri döndüğünde ise ben olabildiğince hızla yerimden fırlayarak evimin giriş kapısında soluğu almıştım. Heyecan ile korku arası bir duygu karmaşasıyla girdim eve. Sabah olmuş, kahvaltımı yapmış, okulun yoluna koyulmuştum. Daha ilk derse bile giremeden öğretmenler odasına çağırılacağımı bilmeden. Gittiğimde odada tek başına duruyordu. “Niçin zile basıp kaçtığımı” sordu. Afallamıştım. Demek ki fark edilmiş, yakayı ele vermiştim. Bir şeyler geveledim ve sustum. “Bir daha sakın yapma. Sana yakışmıyor, sen en sevdiğim öğrencilerimden birisin, şimdi sınıfına gidebilirsin” demişti. Başım önde, ayaklarım boşlukta yürürcesine sınıfa geçtim ve o gün teneffüse bile çıkmadan yerimde oturdum kaldım. Cesaretimi sorgulamıştım o gün. Ama asla yapamazdım asla söyleyemezdim.Resim öğretmenim ilk çocukluk “aşkım” olduğunu! Yaşıyorsa; minnetle-şükranla selamlıyorum. Göcüp gittiyse eğer anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Öğretmenlerime minnettarım
Mustafa Ceceli (Şarkıcı- 32)

Öğretmenlerimin hiçbirini birbirinden ayırmadım. Ama ilkokul öğretmenim Nihal Özgen ve İngilizce öğretmenim Tanju Deveci’yi çok severdim. Bunun yanı sıra müzik öğretmenim Adnan Şentürk ve piyano dersi aldığım Hüdai Durmuş’un emekleri büyüktür üzerimde. Kırk yıl kulu kölesi olunur size bir harf öğretene. Her bir öğretmenime minnettarım.

Hürriyet İK / GÖNÜL KOCA - ŞEBNEM ARAT

NLP Haberleri
Mustafa Kılınç Biyografisi
REİKİ VE DEĞİŞİM PROGRAMLARI
NLP DAP
Dailymotion
Nlpdap
40 Arena
Youtube